islammektebi
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.

islammektebi

islami paylaşım platformu
 
AnasayfaLatest imagesAramaKayıt OlGiriş yap
İslamMektebi Son Konular
Konu Yazan GöndermeTarihi
C.tesi Ara. 17, 2016 12:19 pm
C.tesi Ara. 17, 2016 12:18 pm
C.tesi Ara. 17, 2016 12:17 pm
C.tesi Ara. 17, 2016 12:14 pm
Salı Mart 25, 2014 9:20 pm
Salı Mart 25, 2014 9:18 pm
Salı Mart 25, 2014 9:08 pm
C.tesi Ara. 28, 2013 7:58 am
Salı Ara. 17, 2013 12:28 am
Salı Ara. 17, 2013 12:25 am

EYVALLAH . . .

Önceki başlık Sonraki başlık Aşağa gitmek
Yazar Mesaj
hüzün
Altın Üye
Altın Üye
hüzün
Yaş : 36
Kayıt tarihi : 01/12/08
Mesaj Sayısı : 202
Nerden : . . .
İş/Hobiler :
Lakap :

EYVALLAH . . . Vide
MesajKonu: EYVALLAH . . . EYVALLAH . . . Icon_minitimeC.tesi Ara. 20, 2008 6:16 pm

Her tecelli eden, madem ki Cenab-ı Hakk`ın takdiri ve muradıyladır, o halde hakla kabul ettik "eyvallah". Şu anda anlayabildiğime, yahut sonra idrak edeceğim irfana şimdiden eyvallah. Güzel çirkin diye tavsif ettiğimiz velakin hepsinde gizli ve aşikar olan hikmete gördüğüm görmediğim esrar-ı ilahiyeye eyvallah. Bir kıssa anlatılır.
Eyvallahı meşhur bir derviş baba, mahallesindeki kahvehanenin önünden geçiyormuş, orada bulunanlardan biri bizim derviş babayı işaret ederek;
"Bu adam var ya bu adam, başına ne gelirse gelsin ne görürse görsün eyvallah Allah`tandır deyip geçer" demiş.
Kahvehaneye yeni yeni alışan çaylaklardan biri de
"Yani ben şimdi şu ensesi kalın kocaman adama bu çelimsiz halimle gidip bir tokat atsam Allah`tandır deyip eyvallah mı edecek" demiş.
"Ne zannettin" demiş diğeri.
Adamın merakı etrafın tezahüratıyla pekişince denemeye karar vermiş. Usulcacık derviş babanın arkasına kadar yaklaşmış. Birdenbire zıplayarak dev cüssenin taşıdığı kafanın ense köküne şamarı yapıştırmış. Boyu yetmediğinden olacak elinin ayarı da bir hayli kaçmış. Tokadın sesi yankılanırken hazret hışımla arkasına dönmüş. Korkudan dizlerin bağı çözülen acemi çaylak güç bela
" Baba erenler Allah`tan Allah`tan" demiş, amma tesir edeceğine ihtimal vermez ve hayatından ümid keser haldeymiş ki, baba erenler
"Korkma korkma, Hak`tan olduğunu biliyorum" demiş ve
"Ben, hangi yezidi musallat etti diye bakıyorum" demiş.
Fıkra bir yana anlaşılan her makamın, her derecatın her derekatın kendine göre bir eyvallahı var. Ve olmalıdır da.
Eyvallahın ruhuna nüfuz edebilir içine samimi bir tasdik havası barındığını fark edebiliriz. Samimi içten kabulleniş ancak muhabbetle olur. Zaten din de, bumuhabbetin tesiri içindir. Öteki türlü, inanç sistemini sadece bir dizi ameller olarak algılamak ki menzile yani o rızaya asla ulaştıramaz. İkilik de burada başlar bu muhabbet olmazsa her muhatap kalınan emrinde o bir sen olmuş olur ki, kişi bu durumda ibadet ederken ikilikten kurtulamaz. Halbuki muhabbetle teslimiyet gerçek birliği sağlar. Eyvallah böyle bir halin nişanesidir. Bu mefhumu ile alakalı Kitap`tan ve sünnetten pek çok örnek vardır.
Mesela Bakara sûresinde anlatılan Hz. Mûsâ (a.s.)`ın kıssasında; Hz. Mûsâ "Bu ineği bize anlat, rengi nedir neye benziyor, şöyle mi böyle mi?" gibi sorularla işi yapmamak için kırk dereden su getirirler. Maide sûresindeki kıssaya göre ise bu önce Allah`tan doymak için rızk nimet isterler, kendileri kudret helvası ve bıldırcın eti ile nimetlendirilmeleri ve bu mucize karşısında sayısız hamd ü sena edip Hak Teala`ya şükredecekleri yerde, bu sofrada soğan, sarımsak yok diyerek onda bile kusur bulurlar. Yani anlaşılan ne emirlere karşı, ne de nimetlere karşı eyvallah diyerek bir teslimiyet göstermezler. Zaten bu gibi hususlarda çok fazla itiraz etmelerinden dolayı Cenab-ı Hakk`ın Yahudi şeriatını çok ağır kıldığını söylemişlerdir. Kur`ân-ı Kerîm`de ve hadis-i şeriflerde geçen bu ve benzeri misaller tecellileri eyvallahla kabullenemeyişin Mevlâsı ile kulu arasındaki muhabbet bağını nasıl kopma noktasına getirdiğini ibretle göstermektedir. Dînî kaynaklarda ve kültürümüzde ahlaki güzellikte numune teşkil edebilecek âbidevî şahsiyetlerin hep eyvallahın o tasdiki ruhuna ermeleriyle bu derecelere nail olduklarına işaret vardır. Bendeniz ihtiyarların sohbetlerinden hatırladığım bir latifeyi sizlere nakledeyim. Güya büyük şeytan askerlerini toplamış. Rapor alıp yeni vazifeler veriyormuş. Bu esnada yoldan çıkartamadıkları bir zahidin durumu görülmüş. Şeytan çok güvendiği yeni birini görevlendirmiş. O da insan suretinde bu zahide gelmiş. Hatta zekasıyla arkadaşlık kurmayı bir şekilde becermiş. Başlamışlar beraber gezip tozmaya. Ama şeytan durur mu, durmaz. Yavaş yavaş huysuzluk yapmaya, muhalefet ederek sürtüşmeye gayretle hep tartışma çıkartacak zemin hazırlıyor, zahid sağa gitse sola gidelim, oturalım dese kalkalım diye itiraz ediyormuş.Gelin görün ki bizim zahid eyvallah veya pekala eyvallah dediğinden bir türlü niza çıkmıyormuş. Bu halden iyice sıkılan şeytan dayanamayıp esas suretine dönerek "eeeeh sen nasıl edeceksin be adam, sende fısk-ı fücura kabiliyet yok ki azdırayım" diyerek savuşup gitmiş. Belki bu, işin latifesi. Ama fevkalâde düşündürücü. İnsan birçok musibete ben belasından, çekişmekten dolayı uğramız mı?. Başka bir ifadeyle inayet-i Hak`la, halkla yaşamayı kendisine şiar edinerek eyvallahı vird edinen kolay kolay gaflete hırsla kavgaya düşer mi?. Adım adım benlikten kurtulmaya basamak olan Eyvallah, hak suretinde bâtılın ayrılmasına vesile olduğu gibi, haktan ve hak ilminden ayrı düşmeye de lâzım bir virddi. Kişi böylesi bir hakikat rehberine erişirse, eyvallaha iyi tutunmalı der sofiler. Hz. Mûsâ (a.s.)`ın Cenâb-ı Hızır ile olan arkadaşlığı bu mevzuya pek güzel misal teşkil eder. Bir zata sormuşlar. Her şeye eyvallah, peki gafilin gafletine de mi eyvallah? Cevaben, "Gaflete eyvallahımız yoktur, fakat gafil bir kimse gördüğünde, bu benim halim de olabilirdi, ama Cenâb-ı Hak şu an beni muhafaza etti diye tefekkür edersin. Ve ibretle eyvallah dersin" demiş. "Peki, yanlış olanşeyi nasıl düzelteceğiz?" diye sormuşlar. O zat devamla, "Kendi acizliğini hatırına getirerek karşısındakini ikna etmen daha kolay olur, sen kendi egonu aradan çıkarırsın, böylece sözünün tesiri olur" diye cevaplamış. Cenâb-ı Pir Mevlana Celaleddin-i Rumi (kds)`nin oğlu Sultan Veled, şahane bir beytinde bu güzellikleri özetlemiş.
"Bize ne irs-ı peder, ne servet ü ne cah kalmıştır,
Şuûr-ı hikmete karşı bir Eyvallah kalmıştır"
(Bizlere babamızdan maddi bir miras, büyük bir servet ve makam kalmadı.
Bizlere kalan (bunlardan çok daha kıymetli, bizleri evvelkilerin mevkiine erdiren) Hakk`ın hikmet tecellilerini eyvallahla karşılama hali kalmıştır)
Kuru kuruya taklit etmekle değil sözün hakikatini idrak ederek söylenmelidir eyvallah. Sadece taklitle bu sözler söylenirse, folklorik motif olarak kalmaktan öteye geçemez. Daima gözle, gönülle; hakkı, hakikati, sezinlemeye gayret etmekle, yakınlığa etmek isteyişin eseri olursa bu durumda adım adım benlikten kurtulmaya vesiledir eyvallah. Taklidimizin tahkike erdirilmesi niyazı ile...(a.s) kavmine Hz. Allah`ın bir inek kes emri verdiğini söylediğinde onlar
"Sen bizimle alay mı ediyorsun" diye karşılık verirler. Mûsâ (a.s)`ın işin ciddi olduğunu belirtmesi de ikna olmalarına yetmez.
hüzün Kullanıcısının İmzası
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
UçAn TeNeKe
Prof Üye
Prof Üye
UçAn TeNeKe
Erkek
Yaş : 33
Kayıt tarihi : 19/12/08
Mesaj Sayısı : 2553
Nerden : İstanbul
İş/Hobiler : Uçmak :D
Lakap : Paslı teneke

EYVALLAH . . . Vide
MesajKonu: Geri: EYVALLAH . . . EYVALLAH . . . Icon_minitimePaz Ara. 21, 2008 4:46 pm

teşekkürler
UçAn TeNeKe Kullanıcısının İmzası
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
http://www.islammektebi.blogcu.com

EYVALLAH . . .

Önceki başlık Sonraki başlık Sayfa başına dön
1 sayfadaki 1 sayfası

Bu forumun müsaadesi var: Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
islammektebi :: Forum :: Serbest Kürsü -
Yetkinforum.com | ©phpBB | Bedava yardımlaşma forumu | Suistimalı göstermek | Son tartışmalar