İçi boş,benzi sararmış, ona āşıktır māye, Derd-i hicrān ile inler eder âh leylâye. Arzeder hıçkırarak aşkını hep mevlâye, Bak neler söyletiyor Hazret-i Mevlânâye!
Bu cihānın ötesinden geliyor nağmeleri, Kanatır sîneyi, kalbi, deler elbet ciğeri. Erişir mi buna kudret, buna insan hüneri, Bak neler söyletiyor Hazret-i Mevlânâye!
Bu ne aşkın, bu ne derdin, bu ne mestin sesidir, Bu ne tizin, bu ne evcin, bu ne pestin sesidir. Bu ezelden geliyor, bezm-i elestin sesidir, Bak neler söyletiyor Hazret-i Mevlânâye!
Arşa çıktıkça bu ses, sanki felekler tutuşur, Melekûtun tabakâtında melekler tutuşur. Yayılır nefhası āfāka yürekler tutuşur, Bak neler söyletiyor Hazret-i Mevlânâye!
Alalı sırrı ezelden tutuşur bağrı yanar, Ayrılıklarda yananlar acaba neyle kanar? “Erinî” derken o cānâna hep eczāsı kanar, Bak neler söyletiyor Hazret-i Mevlânâye!
Bu kesik nevhā nedir, āh meâlin mi senin? Nefesin mi,ya sesin mi, ya cemâlin mi senin? İnleten nāyi firâkın mı, visālin mi senin? Bak neler söyletiyor Hazret-i Mevlânâye!
Onu almaz ne semâlar, ne bu dünyā ve o nūr, Neyin esrārına sinmiş bu ne hikmet konuşur. Yine hicrān ile inler, bu ne mâtem ,bu ne sûr? Bak neler söyletiyor Hazret-i Mevlânâye!
Alevin gözyaşıdır bu, susuyor şimdi sesi, Ağlıyor aşk ile ālem, budur aşkın hevesi. Sanırım can veriyor ney, sönüyor son nefesi, Bak neler söyletiyor Hazret-i Mevlânâye!
Sönüyor takatı bitmiş, dayanılmaz bu deme, “Len terānî” ile mecrūh ve doymaz eleme. Her ne söylerse o haktır onu artık dileme, Bak neler söyletiyor Hazret-i Mevlânâye