Asra, akıp gitmekte olan zamana and olsun ki insanlık zarardadır, ziyandadır, hüsran içerisindedir…
Yüreğimizdeki acıları dindirebilmek ne mümkün. İnsanların git gide yozlaştığı, erkeklerimizin ve kadınlarımızın iffet ve zerafetini kaybettiği, günah ve ayıpların alelade ortada işlendiği ve buna bir kültürmüş gibi bakılan bir toplumda kapatıyorum gözlerimi.
Hayatımda keşkelere yer vermemek için.
Hasta bir insanın ızdırabını anlamak çok zor olmasa gerek… Bu sözlerimi anlamsız bulmayın, zira yaşadığımız bu toplumda, önümüze koyulan kucak kucak dikenleri keşkelere mahal vermeden aşmaya çalışıyoruz.
Hafızalara kelepçelenmiş on binlerce söz. Dudaklarda kilitlenmeye çalışılan dile gelmemiş haykırışlar.
Susuşumuzla anlatmaya çalışırız her şeyi. Ağlarken içimizdeki MERYEMLER.
Niçin dinmez peki gözyaşları MERYEM’İN
Haydi hep birlikte haykıralım bunları..
“Hani melekler demişlerdi “Ey Meryem şüphesiz Allah seni seçti, seni temizleyip arındırdı ve alemlerin kadınlarına üstün kıldı”
Dinmez Meryem’in gözyaşları, unutturdukları için, ben kimim, neden doğdum, niçin yaşıyorum, benim hayatım ve ölümüm kimin için sorularını. Televizyon karşısında hapsedilmiş ömürler, Kendini bilmez insanların peşinden koşan gencecik kızlarımız..
Açıklığı medeniyet olarak gören örümcek beyinliler. ( o halde buyrun Afrika’ya ordakiler herkezden medeni) Cehennemize edilmiş tesettürler ve rızk korkuları.
Salarak beyinlere rızk endişesini unutturdular yaşama nedenini. Bugün, yarın ve ertesi gün eve götüreceği bir poşet patatesi düşündüğü kadar düşünmüyor insan küçük kıyametini (ölüm).
Hani O’ki RAB
Efendi, eğiten, rızık veren, aşık olunan, yöneten. Başkalarından bekledik biz bunları.. Televizyonda takip edilen birkaç diziyle, o gün doyan karnımızla mutlu olmayı öğretmeye çalışıyorlar yaşadığımız şu toplumda.
VE AĞLIYOR YÜREKTEKİ MERYEM.
Ama değimli ki yalnızca birbirlerine hakkı ve sabrı tavsiye edenler kurtuluşa erenler